İdealizm akımı sanata, kökleri Platon’a kadar uzanan idealizm felsefesinden geçmiştir. İlk Platon’un açıkladığı idea kavramı, sonraları gelecek filozofların güçlendirmesiyle ve bir düşünüş tarzı olmasıyla gelişimini tamamlamış ve idealizm adını almıştır. Teması, özdeklerin gerçekliğini yadsıma... Özdekler, idealistlere göre doğada nedensiz bulunan ideaların, zaman ve uzam kalıplarına girerek nesneleşmesidir. Zihnimde tasarladığım bir şiiri kağıda dökmem gibi...
İdealar, zaman ve uzamdan muaftır. Bu kalıplara ancak görüngüleri girer. Tüm varoluşların özünü böyle açıklarlar. Diğer bir idealist filozof Kant, karakteri, düşünülür karakter ve görünür karakter olarak ikiye ayırır. Görünür karakterde biz ancak ideanın görüngüsünü, duyu organlarımızla algılayabiliriz. Varoluşların özünü oluşturan düşünülür karakteri ise yalnızca düşünerek kavrayabiliriz. İdealizme göre maddenin algılanması sadece duyu organları ile hissedilmesi bir yanılgıdır. Onlar tüm hükmü düşünceye bırakırlar ve Descartes`ın dediği gibi varlıklarını bile düşünmekle kanıtlarlar. Böyle düşünüldüğünde –nesnelerin asıl karakterini kendi düşüncesinde oluşturmak ve kavramak- dünya da bu filozofların gözünde tasarıma indirgenir. Yani tüm bu olan biten, görülen, duyulan, hissedilen, düşüncede var olur. Akla hemen şu soru gelir: Yani ben eğer herhangi bir nesneyi düşünmezsem, o yok mudur? Berkeley`in bu soruya cevabı: “O Tanrının hafızasında var olmuştur.” Aynı zamanda düşünen varlıklar kendinde özne olmakla beraber, başka düşünen varlıkların da nesneleridir. Bu felsefe sanata yirminci yüzyılda Jules Romains tarafından uyarlanıp, arkadaşlarıyla beraber öncülleri olarak boy göstermiştir.
Edebiyatta maddenin görünüşünün yanıltıcılığı göz önüne serilir. Bireyci ve maddeci edebiyata karşıdır ve birlik beraberlik propagandacısıdır. Biçim olmaktan çok düşünüş tarzı olarak varlık gösterir. Sadece İdealizm akımı diye nitelendirmek de pek doğru olmaz çünkü, akım olarak sadece dönemin akımlarına tepki olarak akım kılığına bürünür. Fakat düşünce yapısı olarak edebiyatta, diğer sanatlarda ve felsefede her zaman vardır. Şiir diliyle idealizm tasvir NE İÇİNDEYİM ZAMANIN Ne içindeyim zamanın, Ne de büsbütün dışında; Yekpare, geniş bir anın Parçalanmaz akışında. Bir garip rüya rengiyle Uyuşmuş gibi her şekil, Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil. Başım sükutu öğüten Uçsuz bucaksız değirmen; İçim muradına ermiş Abasız, postsuz bir derviş. Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim, Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim. Ahmet Hamdi TANPINAR
İsmet ŞAHİN |